Özge uzağa uçuyor,
Dünyadan uzaktaki hayallere
...
Hiç anlayanım olmadı
Hiç anlatamadım.
Kaçtın hep
Kaçıranındım.
Bağlanmak istediğinde
duygularımı çevirecek tercüman,
yoktu.
Aklım yetmedi
Ağzımdan dökülen kelimeler
Hep ikişerdi.
Birbirine de yakışırdı.
"Yürümeyi beceremedik"
"Yürütmeyi beceremedik"
Özne biz'i söylüyor.
Ama biz hiç biz olamadık
her biz olmaya çalıştığımızda
"Hep kayıptık"
Bembeyaz bir kağıt duruyor önümde
ben de gerekeni yapıyorum:
duygularımı anlatmam için gerekli olan harfleri,
ard arda ekliyorum.
Her kelimem siyah.
Nefes almaya başladığım an ve şimdi.
Kıyaslıyorum.
Değişen hiç bir şey yok!
Lâyık'ımı yapıyorum
sadece batıyor,batırıyorum
o kadar.
Yüreğim neyi gösteriyor şimdi ibremle birlikte meraktayım..
belki küçük umutlarla yapılan, saray tadında aşk evlerini
belki hayattan yediği tokatların geçmemiş acısını
ya da
bu kadar küçükken,
yaşadığı herşeye rağmen direnen kızı..

İşte Böyle

Saatim 20'yi 46 geçiyor.
yaklaşık 40 saniye sonra o 46, 47 olacak.
Ve doğduğum günden itibaren dakikalar hep azaldı ömrümde.
Ama şimdi ,
yani doğduğum günden itibarenki ben a kıl lan dı. (Yani öyle umuyorum.)
Zaman unutmak için geçecek artık.
Yaşanan Herşeyi & Yaşatan Herkesi

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:



Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe,bütün evrene karışırcasına



Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır



Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana.






Ataol BEHRAMOĞLU